Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldiğinden beri Türkiye, Afrika’ya diğer tüm uluslardan daha fazla ilgi gösterdi. Ankara, güvenlik, ekonomik, kültürel ve politik sektörlerde kıta genelindeki etkisini agresif bir şekilde genişletti. Erdoğan 2003’te başbakan olduğunda, Türkiye’nin Afrika’da 11 büyükelçiliği vardı. Kullanılmayan pazar potansiyelini fark eden Erdoğan, ilişkileri geleneksel Kuzey Afrika ortaklarının ötesine taşımayı önceliklendirdi. Bugün, Türkiye’nin kıta genelinde 44 büyükelçiliği var ve Türk Hava Yolları Afrika’daki en çok varış noktasına hizmet veriyor.
Türkiye’nin yumuşak güç stratejisi Gana, Mali ve Somali gibi ülkelerde camiler inşa etmeyi; Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) veya Yunus Emre Enstitüsü gibi kuruluşlar aracılığıyla Türk okulları, hastaneleri ve kültür merkezleri kurmayı; ve örneğin Türk Maarif Vakfı aracılığıyla burslar ve yüksek öğrenim programları sunmayı içeriyor. Bu çabalar karşılığını verdi. Türkiye’nin Afrika ile ticareti geçen yıl 32 milyar dolara ulaştı, bu son on yılda yüzde 50 artış anlamına geliyor. Türk şirketleri inşaat ve enerji gibi sektörlerde kilit pozisyonlar elde etti. Türkiye yakın zamanda Somali ile bir deniz güvenliği anlaşması imzaladı ve Ankara’ya Somali sularında açık deniz petrol ve gaz sondajı yapma hakkı verdi.
Türkiye’nin Afrika’daki güvenlik varlığı da önemli ölçüde büyüdü. Türk insansız hava araçları ve küçük silahları artık Afrika ordularında yaygın ve özel güvenlik yüklenicileri Rusya’nın Wagner Grubu’na benzer şekilde çatışma bölgelerinde aktif. Ankara, madencilik gibi sektörler de dahil olmak üzere daha da genişlemeyi hedefliyor. Türkiye’nin Afrika’nın potansiyelini erken fark etmesi, onu kıtada önemli bir ortak haline getirdi. Suudi Arabistan, İran ve BAE gibi diğer Orta Doğu güçleri artık Türkiye’nin modelini takip etmeye çalışıyor ancak Ankara’nın yerleşik varlığına ve devam eden genişlemesine uyum sağlamakta zorlanacaklar.